Tenten'in yaratıcısı Herge, 1971'de, hem de hiç beklenmeyen bir anda, genç bir fanzin yazarına içini dökmüştü. O güne dek kendine dair bilgi vermekten imtina eden bu utangaç çizgi romancının dünyası, ancak o uzun röportaj serisi yayınlandıktan sonra deşifre edilebildi. Tenten ve Ben belgeseli, bu uzun röportajlardan yola çıkılarak inşa edilmiş bir film.
Bir çizgi roman yaratıcısı üzerine belgesel inşa etmenin kolay yanları var elbette: Binlerce sayfalık Tenten arşivinin sağladığı görsel malzeme azımsanacak gibi değil. Üstelik Herge'nin perspektif ustalığı ve karelerinde sağladığı gerçek ayrıntılara uygun kompozisyonlar da sinemaya çok uygun. Nedir, bu belgesel Tenten çizgi romanı ile ilgilenmiyor. Belgeselin adındaki "Ben" Østergaard değil, hatta Herge de değil, Gaorge Remi: Herge'nin gerçek adı, "Bir gün ressamlığımla meşhur olursam adım Tenten'le gölgelenmemiş olsun" düşüncesiyle sakladığı ad.
Burada, ilk saptamayı yapayım: American Splendor'un yaratıcısı Harvey Pekar, sadece yazardır. Öykülerinin çizimi hakkında son söz kendisinin olmakla birlikte, çizgi romanın görsel bileşeni kendisine ait değildir. Tenten'de ise hem öyküler hem de çizimler aynı kişinindir. Fakat bu kişi çizgi romandan yola çıkılıp kendisine ulaşılmasını engellemek ister: İlk yıllarda genç gazeteci Tenten, yaratıcı orta yaşlarına geldiğinde Kaptan Hadok onun çizgi romandaki temsilleri olurlar. Nedir, bu temsillerden George Remi'ye ulaşmak için, arada bir de, Herge engelini aşmak gerekir. Usuma düşen soru, bu denli kemikleşmiş bir müstear, bir us yarılmasını da getirir mi peşi sıra?
Us yarılması derken, Remi'nin geçirdiği ruhsal bunalıma ve sonraları bir pazarlama efsanesine dönüşse de, bu bunalımın eseri olan Tenten Tibet'te serüvenine bir uğrayalım. Önceden bildiklerime bu belgeselden öğrendiklerimi de eklediğimde vardığım sonuç şu: Remi sadece Herge kimliğiyle örtmüyor kendisini, şövalyece davranmak, doğruluktan hiç ayrılmamak, ideal birey olmak adına çok dar cenderelere de sokuyor. Genç yaşlarından itibaren kendi kimliğini inşa etmek yerine, topluyaşamın kendisinden beklediğini varsaydığı rolü oynuyor. Yetmezmiş gibi, bu rolü Tenten kimliğinde yeniden üretiyor.
Belgeselde önemli bir kırılma noktası olarak gösterilen bunalım, Remi'nin üstlendiği role, belki de Herge'ye, hatta Tenten'e başkaldırma çabasıdır bir yandan da. Ve sanırım, karısını terk edip genç sevgilisiyle birlikte olmakta simgelenen cinsel/dinsel kimlik kaymasından daha derin bir kırılmadır.
"Dinsel kimlik kayması" deyimini özellikle kullandım. İlk gençliğinde etkisinde kaldığı, kimliğini değilse de rollerini onun yardımıyla kurduğu yüksek rütbeli rahip Remi'nin yaşamında önemli bir figür. Unutmayalım, Tenten tipinin varlığını bile ona borçluyuz. Geçirdiği bunalıma dek bu rahibin ve onun katı katolik felsefesinin etkisinden sıyrılamayan Remi, bunalım sonrasında görece özgür yaşadığını iddia eder. Ne yazık ki, ilk kez gördüğü genç bir fanzin yazarına, genç yazarı da konumunu sorgulatacak denli şaşırtarak, mümkün olabildiğince çok bilgi açıklaması, hatta gizli kalması gereken kimi sırlarını bile ifşa etmesi, reddettiği katolik düşüncesinden uzaklaşamadığının kanıtıdır: Remi'nin fiili, günah çıkarmanın elden geçmiş ve biraz laikleşmiş şeklidir olsa olsa.
Remi'nin özgürleşmiş görüntüsüne rağmen nasıl kendisi olamadığının kanıtı, gençlik arkadaşı Çang ile buluşmasında belirir. Çang'ı bir simge, yitip giden saflık ideali olarak bilinçaltında yaşatan Remi'ye, yaşlı ve büyük olasılıkla değil Remi'yi, Herge'yi bile yıllardır izlemeyen bir Çang sunulur. İki yaşlı, utanan ve terleyen adam alıcıların önünde eski dost rolü oynamaya zorlanırlar. Eminim, Tenten Tibet'te serüveninin satışları artar bu olaydan sonra; yine eminim, Remi, Herge rolünden ömrünün sonuna dek sıyrılamayacağını anlar - Tenten heykeli önünde mahcup gülümseyen Herge'dir o!
Geçerken unutmayalım: Her açıdan ilkellik kokan o ilk Tenten serüveni, Tenten Rusya'da, Mussolini hayranı rahibin düşünsel kılavuzluğunda hazırlanmış bir öyküdür. Remi/Herge, bu yalınkat faşist serüvenden yola çıkıp zaman içinde ehlileşir, hatta liberal denebilecek bir çizgiye oturur. Ne var ki, faşizmi desteklediği, en azından karşı çıkmadığı dönemde bile Nazilerden uyarı alacak denli bilinçsiz olan Remi/Herge'nin içinde bir yerlerde, hep o küçük faşist damar atıp durmuştur. Örneğin Teks'in yaratıcısı Bonelli bile kırklı yılların sonundaki "İyi kızılderili ölü kızılderili"den yıllar içinde "Çatal dilli beyaz adam"a evrilirken, Remi/Herge sadece törpülemiştir içindeki o kara damarı. Bu damar üzerine bir yazı da, festival sonrası için, borcum olsun.